-
1 ters gelmek
paşpêkî hatin -
2 ters
ters umgekehrt; link- (Seite des Stoffes); Schuh: verkehrt (angezogen); verkehrt; Ansicht: entgegengesetzt; Antwort: scharf; Blick: scheel; Mensch: unfreundlich, grob; Rückseite f; stumpfe Seite, Rücken m (des Messers); Gegenteil n (verstehen);ters açı Scheitelwinkel m;-e ters düşmek zuwiderlaufen D; im Gegensatz stehen zu;-e ters gelmek fam jemandem nicht in den Kram passen;ters gitmek fam schief gehen, misslingen;ters orantılı umgekehrt proportional;ters ışık Gegenlicht n;ters pers fam völlig daneben;ters pers gitmek fig ganz und gar schief gehen;ters tarafından kalkmak fig mit dem linken Bein zuerst aufstehen;-e ters ters bakmak jemanden scheel ( oder argwöhnisch) ansehen;ters türs aufs Geratewohl, wirr durcheinander; schlampig;tersi dönmek sich verlaufen;tersinden okumak (alles) falsch verstehen -
3 ters
1.1) обра́тная сторона́, изна́нка; оборо́тная сторона́ (чего-л.); противополо́жная сторона́ (чего-л.)bıçağın tersi — тупа́я сторона́ ножа́; спи́нка ножа́
elin tersi — ты́льная сторона́ ладо́ни
2) обра́тное, противополо́жное (чему-л.)tersini isbat etmek — дока́зывать обра́тное
3) непра́вильное, превра́тноеtersinden okumak — непра́вильно (превра́тно) поня́ть
2.1) вы́вернутый наизна́нку2) в разн. знач. обра́тный; противополо́жныйters bir rüzgâr — встре́чный (проти́вный) ве́тер
3) иду́щий вкось, криво́й4) косо́й, неприя́зненныйters bir bakış kırlatmak — бро́сить косо́й взгляд
5) превра́тный; необы́чныйters anlamlar çıkarmak — де́лать непра́вильные вы́воды
6) своенра́вный, с но́ровом, неужи́вчивый; невыноси́мый; нелюбе́зный; гру́быйters adam — неужи́вчивый челове́к
ters bir cevap — ре́зкий отве́т
ters muamele — гру́бое обраще́ние
7) норови́стый, с но́ровом (о лошади)8) мат. обра́тныйters orantılı — обра́тно пропорциона́льный
3.1) наоборо́т; навы́ворот; наизна́нку; за́дом наперёдters(ine) çevirmek — вы́вернуть наизна́нку
ters çevrilemez — необрати́мый
kitabı ters tutmak — держа́ть кни́гу вверх нога́ми
3) ко́со; нелюбе́зно; ре́зко, суро́воters ters bakmak — смотре́ть ко́со (неприя́зненно)
4) вопреки́ здра́вому смы́слу; превра́тноters anlamak — непра́вильно поня́ть; превра́тно истолкова́ть
◊
ters dönmek — допуска́ть оши́бки◊
tersi dönmek — растеря́ться (в пути)◊
ters evirme — лог. антите́за◊
ters gelmek — а) быть не по вку́су, не нра́виться; б) быть друго́го мне́ния (о чём-л.)◊
ters gitmek — а) сби́ться с пути́; б) не вы́йти, не получи́ться◊
ters göstermek — представля́ть в ло́жном све́те; ста́вить с ног на́ голову◊
ters pers — непоправи́мо◊
ters pers olmak — безнадёжно испо́ртиться, обстоя́ть из рук вон пло́хо◊
ters tarafından kalkmak — быть в плохо́м настрое́нии; встать с ле́вой ноги́ -
4 ters
"1. reverse or back (of something); opposite or other side, edge, or end: kumaşın tersi the other side of the fabric. 2. converse, inverse, or opposite (of something). 3. blunt edge (of a cutting implement). 4. prov. feces, excrement; dung; turd. 5. inverted; turned inside out. 6. math. opposite (angle). 7. wrong or opposite (direction, road). 8. bad-tempered, peevish, cantankerous, ornery; cross-grained. 9. perverse, wrong-headed, contrary. 10. sharp, short, brusque, curt, or cross (answer, word). 11. wrong, completely inappropriate (job, plan, idea). 12. backwards, in the opposite direction; in the wrong direction. 13. inside out; back to front; upside down. 14. sharply, brusquely, curtly, or crossly. - anlamak /ı/ to misunderstand, misinterpret. - bakmak /a/ to look sourly or hostilely at (someone). -ine çevirmek /ı/ 1. to turn (something) inside out. 2. to invert. 3. to spoil (something that´s been going well). -i dönmek 1. to lose one´s bearings. 2. to get angry, get riled. -ine dönmek (for something that´s been going well) to take a bad turn, start going wrong. - düşmek /a/ to run counter to, go against. - gelmek /a/ (for something) to seem wrong or completely inappropriate to (someone). - gitmek to go wrong, turn out badly. -inden okumak /ı/ to misread, misinterpret, misunderstand. - orantı math. inverse proportion. - pers olmak 1. to fall flat on one´s face. 2. to become very downcast, get very down in the mouth. - tarafından kalkmak to get up on the wrong side of the bed, be in a bad mood. - ters bakmak /a/ to look daggers at (someone). - yüzüne dönmek to go back, return. - yüzü geri dönmek to come/go back empty-handed." -
5 befremden
befremden v/t <o -ge-, h> yadırgatmak; -e ters gelmek;etwas befremdet jemanden bş b-ni yadırgatıyor; bş b-ne ters geliyor -
6 go against
aykırı olmak, karşı gelmek, karşı çıkmak, karşı olmak, ters düşmek* * *karşı çık* * *1) (to oppose or refuse to act on: A child should never go against his parents' wishes.) karşı gelmek, aksini yapmak2) (to be unacceptable to: This goes against my conscience.) ters düşmek -
7 ظهر
Iظَهَرَ1. gelmekAnlamı: ortaya çıkmak, doğmak2. görünmekAnlamı: görülür duruma gelmek3. gözükmekAnlamı: görünmek4. belirmekAnlamı: ortaya çıkmak5. peydahlanmakAnlamı: çıkmak, oluşmak, ortaya çıkmak6. türemekAnlamı: oluşmak, ortaya çıkmak7. peydahlamakAnlamı: ortaya çıkmak, peyda olmak8. vurmakAnlamı: görünmek9. tarifIIظَهْر1. ardıncaAnlamı: hemen arkasında, hemen ardında, arkası sıra, ardı sıra2. enseAnlamı: boynun arka kısmı3. geriAnlamı: arka, bir şeyin sonra gelen bölümü, art4. sırt5. satıhAnlamı: yüz, yüzey6. arkaظُهْر1. öğlenAnlamı: öğle2. öğleAnlamı: gün ortası -
8 widersprechen
widersprechen*irr vijdm \widersprechen birine itiraz etmek, birine karşı gelmek, biriyle zıt gitmek;sich \widersprechende Angaben birbiriyle çelişen bilgiler, birbirini tutmayan bilgiler
См. также в других словарях:
pot gelmek — (iş) sonu iyi olmamak, ters gelmek İşlerin doğru gitmeyen, pot gelen yerleri çok ise de sorulunca söylenecek karşılıklar bulunmuştu. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
aykırı düşmek — uygun gelmemek, ters gelmek, ters düşmek Yüzük ona biraz aykırı düşen bir parlaklıkla parmağında parlıyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
arka — is. 1) Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı, ön karşıtı Evin arkasında bahçe var. 2) Bir şeyin sırt durumunda olan yüzeyi Çocuğun arkası ağrıyormuş. 3) Geri kalan bölüm, kısım Masalın arkası. Yazının arkası. 4) Art, peş 5) Otururken… … Çağatay Osmanlı Sözlük
diklenmek — nsz Birine karşı ters bir davranışta bulunmak, karşı gelmek, kafa tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dikleşmek — nsz 1) Dik duruma gelmek 2) mec. Birine karşı ters tutum içine girmek, karşı durmak Fen şubesi şefi birden dikleşti. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulak — 1. is., ğı, anat. 1) Başın her iki yanında bulunan işitme organı Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. H. C. Yalçın 2) anat. Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü Elleriyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük